KONUK: 15 TEMMUZ DEMOKRASİNİN ZAFERİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE ŞEHİTLERİN ESERİ
26. ve 27. Dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, 15 Temmuz Şehitlerini Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı.
15 Temmuz Şehitlerini Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla bir açıklama yapan 26. ve 27. Dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, milletimiz 15 Temmuz’da milletin gücünün üstünde bir güç olamayacağını dosta düşmana ispat ettiğini, demokrasisine ve istikbaline sahip çıktığını söyledi. 15 Temmuz hain darbe girişiminin üstünden geçen 2 yılda Türkiye’nin bir taraftan darbe girişiminin ekonomiye, millet hayatına zarar vermemesi için azami dikkat ve çaba sarf ederken öte yandan demokrasimiz için tehdit olabilecek yapılarla topyekûn ve başarılı bir mücadele verdiğini belirten Başkan Konuk, “darbecilere darbe vurularak kazanılan zafer sonrasında demokrasimizin kronik rahatsızlığı olan demokrasiye müdahalelerin bir daha yaşanmaması için geçtiğimiz iki yıllık süreçte onlarca yılda alınabilecek mesafe katedildi, son vesayet kırıntıları da sistemimizden temizlendi” dedi
LİDERLİK HER KİŞİNİN DEĞİL ER KİŞİNİN İŞİDİR
26. ve 27. Dönem AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, 15 Temmuz Şehitlerini Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı.
Açıklamasında 2 yıl önce demokrasimizin muhafaza ve müdafaasının millet eliyle ve milletin cesaret ve fedakârlığıyla sağlandığını, elinde silah olanın değil haklı olanın kazandığını belirten Başkan Recep Konuk, “2 yıl önce milletimizin gösterdiği feraset ve cesaret sayesinde istikbal kaybedilmemiş, gelecek nesiller kazanmıştır. 2 yıl önce Türkiye siyaseti ve devlet hayatı kronikleşen ve her 10-15 yılda nükseden bir hastalığı yenmiş, sistemine yerleşen ve sonucu örtülü ya da açık darbe şeklinde tezahür eden virüsü bünyesinden söküp atmıştır. 15 Temmuz siyaset tarihimize demokrasinin zaferi olarak yazılmıştır. Bu öyle bir zaferdir ki, öyle bir dik duruştur ki, geleceğin daha güçlü Türkiye’si o zaferin ve o zaferi can feda ederek kazandıran demokrasi şehitlerinin, geri adım atmayan gazilerin, meydanları boş bırakmayan milletimizin eseridir. 15 Temmuz Türkiye siyasetinin fasit daireye hapsolmuş gel gitlerini bitiren bir tarihi kırılma noktasıdır. Türk siyasetinin fasit dairesi o güne kadar, istisnalar hariç sandıkla gelenin darbe ile gitmesi ya da tankın namlusunun ucu kışladan görünür görünmez millet iradesinin vesayet odaklarına teslim edilmesidir. 15 Temmuz’da milletin sandıkta sergilediği iradeyi namus bilen ve ben bugüne kadar halkın gücünün üstünde bir güç tanımadım diyen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde milletimiz sandıktaki iradesi ile birlikte demokrasimize sahip çıkmıştır. Bizim 15 Temmuz’dan çıkardığımız en önemli derslerden biri şudur; liderlik her kişinin değil er kişinin işidir. Sadece ortalık süt limanken değil, zor zamanlarda en önde yürürseniz lider olursunuz. Liderlik cesaret ister ve lider cesur ise o cesaret tüm millete sirayet eder. 15 Temmuz, tüm milletimizin bir liderin etrafında kenetlenerek demokrasisine yapılan saldırıyı yerle yeksan ettiği ve geleceğine sahip çıktığı, darbelerle darbelenmiş yaralı demokrasisine kişilik kazandırdığı, vesayet kırıntılarından da kurtulma iradesini ortaya koyup tam ve reşit demokrasi olma yolunda eşiği geçtiğimiz tarihtir” dedi.
DARBELERİN İKİ YÜZÜ VARDIR
Açıklamasında, 15 Temmuz hain darbe girişiminin üstünden geçen 2 yılda Türkiye’nin bir taraftan darbe girişiminin ekonomiye, millet hayatına zarar vermemesi için azami dikkat ve çaba sarf ederken öte yandan demokrasimiz için tehdit olabilecek yapılarla topyekûn ve başarılı bir mücadele verdiğini belirten Başkan Konuk şunları söyledi;
“Darbecilere darbe vurularak kazanılan zafer sonrasında demokrasimizin kronik rahatsızlığı olan demokrasiye müdahalelerin bir daha yaşanmaması için geçtiğimiz iki yıllık süreçte onlarca yılda alınabilecek mesafe katedildi, son vesayet kırıntıları da sistemimizden temizlendi. Yeni yönetim sistemine geçişimiz, onun öncesinde kurumların yeniden yapılandırılması ve zorlu inşa süreci milletimiz ve gelecek nesiller bir daha yeni 15 Temmuzlar yaşamasın, evlatlarımız tekrar tekrar bedel ödemesin diye yapıldı. 15 Temmuz’dan bu yana sergilenen devletin yeniden yapılandırılması ve kurumsal inşa süreci en az 15 Temmuz’da verilen mücadele kadar önemlidir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, kişiler fanidir ve gelecekte dün milletin önüne düşüp o cesareti gösteren bir lider olmadığında Türkiye’yi her 10-15 yılda bir sendeleten ve millet iradesine darbe vuran hastalık bu bünyeye yine sirayet eder. O nedenle yapılacak olan o hastalığın bir daha zuhur etmesini önleyecek önlemleri bugünden almaktır ve Türkiye 2 yıldır yaptığı düzenlemeler ve geçirdiği inşa süreci ile o bataklığı kurutmuştur.
Biz demokrasi tarihimizden öğrendik ki, darbelerin iki yüzü vardır, bir görünen yüzü bir de görünmeyen yüzü. Görünen yüz bellidir silahı elinde bulunduranlar, görünmeyen yüz ise darbecilerin hizmet ettiği mahfiller. Bu görünmeyen yüzün iç veya dış odaklar olmasının bir önemi yoktur, neticede onlar kazanan tarafta millet kaybeden taraftadır. Onlar iki açıdan kazançtadır, siyasi çıkar açısından ve maddi açıdan. Millet iki açıdan kayıptadır, maddi ve manevi. Manevi kayıp inanç ve ibadet özgürlüğünden huzur ve güvenliğe kadar uzanır, milletin maddi kayıpları ise somut ve ölçülebilirdir.
Mesela, Demokrat Parti ve darbecilerin astığı Menderes 159 dolardan aldığı kişi başına milli geliri 9 senede 583 dolara çıkarmıştı. Yani fert başına gelirimiz 3,5 kat büyümüştü. Darbe 1960’ın 27 Mayıs’ında oldu. Büyüyen Türkiye küçülmeye başladı. 1960 yılının yarısı darbecilerin idaresinde geçti ve kişi başına milli gelirimiz 7 ayda 224 dolar azaldı, 359 dolara düştü. 1961’de 194 dolara geriledi. Yani 9 yılda kazandığımızı 1,5 yılda geri verdik. Milletin 9 yılda cebine gireni 1,5 yılda geri aldılar. Belimizi 12-13 yılda anca doğrultabildik. 1969’da 584 doları gördük ama 12 Mart muhtırası ile yeniden mevzi kaybettik. 1972’de kişi başına milli gelirimiz 1959 yılının 9 dolar altında 574 dolar olarak gerçekleşti, 1973’te nihayet 1959’un üstüne çıkıp kişi başına milli gelirde 705 doları yakaladık. Yani bir darbenin faturasını bu millet 13 yıl ödedi. 13 yıl boyunca cebinden çıkanı yerine koymaya çalıştı.
80 darbesi 12 Eylül’de oldu. 1979’da kişi başına milli gelirimiz 1.860 dolardı. Darbeciler Türkiye’yi 80’de 3 ay yönetti o 3 ay zarfında milli gelirimiz 1.518 dolara geriledi. 3 ayda 2 sene geri gittik. Darbeciler iktidardan ayrıldığında yani 1984 yılında milli gelirimiz 1.195 dolara gerilemişti. 4 yıllık sürede milletin cebinden çıkan para kişi başına 665 dolardı. Yani 80 darbesi milletin her ferdini en az 665 dolar fukaralaştırdı ne zamana göre? Darbe öncesine göre. Türkiye 1979’daki milli gelir seviyesine ancak 1989’da ulaşabildi. Yani Türkiye bir darbe ile 9 yıl kaybetti. 28 Şubat Post Modern Darbesi sonrası milli gelir seviyemiz geri gitmedi ama 5 sene yerimizde saydık. 1997’de kişi başına milli gelirimiz 3.021 dolardı, 2001’de 3.019 dolar. Yani 5 sene boşa kürek çektik. Prangalarımızdan kurtulur kurtulmaz 11 bin dolarları yakaladık. 15 Temmuz’da bir kez daha denediler, milletimiz izin vermedi. 15 Temmuz’da başarılı olsalardı milli gelirimiz bugünün yarısına inerdi. Yarım asırlık tecrübemiz bunun ispatıdır. Yarım asırlık darbeler tarihinden bizim çıkardığımız sonuç budur. Tecrübeyle sabittir ki darbe sadece siyasete yapılmaz, darbenin asıl hedefi millettir ve şükür ki milletimiz bu sefer kendisine darbe yapılmasına müsaade etmemiştir. Ancak asla akılımızdan çıkarmayacağız ki, o darbe girişiminin görünmeyen yüzleri dün silahla yapamadıklarını hem bugün hem yarın başka enstrümanları kullanarak yapmaya çalışacaklar. Milletle, millet hissiyatı ve asliyeti ile bütünleşmiş siyaseti bir birinden uzaklaştırmaya çalışacaklar. Kah ekonomi, kah huzur, kah kişiler üzerinden siyaset ile millet arasındaki güven ilişkisini hedef alacaklar. Ben inanıyorum ki, milletimiz dün buna müsaade etmedi, yarın da etmeyecek. 15 Temmuz’da uyanıktı yarınlarda da uyanık kalmaya devam edecek. Millet olarak, siyaset kurumu olarak herkesin menfaatinin çatıştığı bu coğrafyada uyanık olmak ve uyanık kalmak zorundayız. Bu aynı zamanda bizim 15 Temmuz şehitlerine karşı borcumuzdur. Onların verdiği mücadele, sergilediği cesaret ve gösterdiği fedakârlığın bize yüklediği mesuliyettir. Biz o uyanıklığı göstereceğiz ve sürekli uyanık kalacağız, unutmayacağız ve unutturmayacağız ki, bu topraklarda bir daha bu millet 15 Temmuzları yaşamayacak, gelecek nesiller bedel ödemek zorunda kalmayacak.
Bu vesileyle Kahramanlıklarıyla demokrasimizi muhafaza etmemizi sağlayan demokrasi şehitlerimizi bir kez daha rahmetle ve minnetle, gazilerimizi şükranla anıyor, demokrasisini güçlendirmiş, yeniden inşa sürecinde önemli bir merhaleyi geride bırakmış Türkiye’nin, daha güçlü, daha müreffeh, daha kudretli bir geleceğe doğru adımlarını hızlandırmış olarak yürümesi için hepimizin mesuliyetleri olduğunu hatırlatarak, Rabbimin milletimize 15 Temmuz gibi badireler yaşatmamasını temenni ediyorum.”dedi.